NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ خَالِدٍ
الْحَذَّاءِ
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ بَعْضِ
آلِ أُمِّ سَلَمَةَ
كَانَ
فِرَاشُ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَحْوًا مِمَّا
يُوضَعُ
الْإِنْسَانُ
فِي قَبْرِهِ
وَكَانَ
الْمَسْجِدُ
عِنْدَ
رَأْسِهِ
Ümmü Seleme'nin aile
fertlerinin birinden (rivayet edildiğine göre)
Nebi (s.a.v.)'in
yatağı(nın konumu) insanın kabrine konuluşu gibiymiş. Mescid de baş tarafında
(kalır) imiş.
İzah:
Hadis-i şerif, Resul-i
Zişan efendimizin yatağa yatarken aynen
kabirde yatar gibi yüzü kıbleye gelecek şekilde, sağ kolu üzerine yattığını,
yatağının da buna göre konmuş olduğunu ifade etmektedir.
Yine bu hadis-i
şeriften anlaşılıyor ki, Hz. Nebi yatağına bu şekilde yatınca Medine'deki
Mescid-i Nebevi, baştarafma düşermiş. Bu mevzuda Bezi yazan şunları söylüyor:
"İşte metinde geçen "mescid de baştarafında kalırdı" mealindeki
cümle bunu ifâde etmektedir.
Fakat bu cümlede geçen
"mescid" kelimesiyle Hz. Nebiin medine'deki mescidi değil de evinde
nafile namazlarını kılmak için tahsis edip seccadesini serdiği yer kasd
ediliyorsa o zaman bu söz konusu cümleyle "Hazret-i Nebi'in bütün düşünce
ve gayesinin Allah'a kulluktan ibaret olduğu, yatağına yatarken geceleyin ilk
fırsatta teheccüd namazına kalkmak niyyetiyle yattığı" ifade edilerek,
Hz. Nebiin yatağına kabre'girer gibi girmesine ilaveten aynı zamanda.teheccüd
namazına kalkmaya niyyetlenmeden asla yatmadığı da anlatılmak istenmektedir.
İmam Gazzâlî (s.a.v.)'da bu konuda şöyle demektedir: "İnsana gereken
yatağına girerken kabre konulusunu ve oradaki ahvâlini düşünmektir. Özellikle
kabre tek başına gireceğini sadece amelleriyle başbaşa kalacağını, bütün
yaptıklarından hesaba çekileceğini düşünmek ve rahat yatağa yatmak için
kendini uykuya hazırlamaktan kaçınmaktır. Çünkü uyku bir bakıma hayatın
atalete uğraması demek olduğundan ölüme benzer."